- Haberler
- Gündem
- HAYDAR ALTINTAŞ TV9 KANALINA KONUŞTU: 'BU YANGIN SADECE ORMANI DEĞİL, GELECEĞİMİZİ YAKTI'
HAYDAR ALTINTAŞ TV9 KANALINA KONUŞTU: 'BU YANGIN SADECE ORMANI DEĞİL, GELECEĞİMİZİ YAKTI'
Demokrat Parti İzmir Milletvekili ve Parti Sözcüsü Haydar Altıntaş, İzmir'de son aylarda art arda yaşanan büyük yangın felaketlerinin ardından Ödemiş'e gelerek sahada kapsamlı bir inceleme gerçekleştirdi.
İki gün süren saha ziyaretlerine; Demokrat Parti Genel Merkez Medya ve İletişimden Sorumlu Başkan Yardımcısı ve Küçük Menderes Havza Sorumlusu Dilek Acar GÜLEÇ, İzmir İl Kadın Kolları Başkanı Gamze Özdemir, Ödemiş İlçe Başkanı Hamza Yardımcı, Belediye Meclis Üyesi Hasan Çetin, İlçe Yönetim Kurulu Üyeleri Yusuf Cezayerli, Mesut Durmaz, Mehmet Pişiren, Özge Acar ve Gençlik Kolları Başkanı Murat Kağan Ege de eşlik etti.
İki gün boyunca sahada incelemelerde bulunan Altıntaş, hem yanan doğayı hem de zarar gören vatandaşlarla birebir görüşmeler yaptı. Yaşananları “sadece bir felaket değil, milletçe alınması gereken büyük bir ders” olarak nitelendiren Altıntaş, devleti ve siyaset kurumlarını kapsamlı önlem ve reformlara davet etti. Yangından etkilenen köyleri, ormanlık alanları ve vatandaşları yerinde ziyaret eden Altıntaş, yaşananları Yerelgüç’e özel olarak değerlendirdi.
Altıntaş, yangının sadece doğayı değil, insanın hayatını, geçim kaynağını ve umudunu da kül ettiğini vurguladı. Ödemiş’teki yanan alanları gezdiğini belirten Altıntaş, gözlemlerini şöyle aktardı:
“İzmir son dört yıldır adeta yangınlarla sınanıyor. Her yıl daha büyüğü, daha yıkıcısı geliyor. Bu yıl sadece bir ayda yedi ilçemiz büyük zarar gördü. Ödemiş’te yaşanan felaket ise kelimenin tam anlamıyla iç yakıcı. Yanan köylerde yürüdüm, ormanlarda dolaştım. Sadece ağaçlar değil, hayvanlar, evler, ahırlar, insanların umutları da yanmış. Beton mikserleriyle yangına müdahale etmeye çalışan insanlar gördüm. Traktörlerinin arkasına ilaç tankı bağlayıp yangına koşan kadınlarla konuştum. Olaylara sadece uzaktan bakan biri için bu fedakârlıklar ‘hikâye’ gibi gelebilir ama ben orada, o külün içinde insanların nasıl bir azimle mücadele ettiğini kendi gözlerimle gördüm. Bu millet, gerçekten destansı bir duruş sergilemiş.”
“BU TABLO İHMALLER ZİNCİRİNİ DE GÖSTERİYOR”
Altıntaş, sadece yangınla değil, yangına zemin hazırlayan sistemsel sorunlarla da karşılaştığını belirtti. Yerelgüç’e yaptığı açıklamada, yangınların büyük bölümünün göz göre göre gelen bir felaket olduğunu savundu:
“Vatandaşların ortak şikâyeti şu: yangınların çoğu elektrik tellerinin kopması, trafoların arızalanması gibi altyapı kaynaklı sebeplerle çıkıyor. Bu sadece bir doğa olayı değil, göz göre göre gelen bir ihmaller zinciri. Elektrik dağıtımı özel şirketlerde ama bu şirketler ne kadar denetleniyor, gerçekten sahada bakım yapılıyor mu, belli değil. Eğer bu şirketler asli görevlerini yerine getirmiyorsa, hiç tereddüt etmeden bu hizmet kamuya devredilmelidir. Vatandaşın canı yanıyor, malı kül oluyor ama ortada hesap veren bir muhatap yok.”
“TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI AYRILMALI”
Yönetimsel yetersizliklerin de yangına müdahaleyi zorlaştırdığını belirten Altıntaş, iki önemli bakanlığın yeniden ayrılması gerektiğini savundu:
“Tarım Bakanlığı ile Orman Bakanlığı’nın tek çatı altında toplanması, pratikte sorun yaratıyor. Ormanla ilgili konular çoğu zaman tarım politikalarının gölgesinde kalıyor. Oysa orman yönetimi, hızlı ve uzmanlaşmış bir yapı gerektiriyor. Yangın gibi acil ve teknik meselelerde yaşanan gecikmeler, bu yapısal sorundan kaynaklanıyor. Bu nedenle bu iki bakanlık yeniden ayrılmalı; ormanlara özel, teknik açıdan güçlü ve yerinden yönetimi esas alan bir yapılanma oluşturulmalı.”
“ORMANIN GERÇEK BEKÇİSİ KÖYLÜDÜR”
Altıntaş, yangınla mücadelenin en ön saflarında yer alanların yine köylüler olduğunu, ancak mevcut politikaların onları ormandan uzaklaştırdığını vurguladı:
“Gittiğim her köyde aynı şey söylendi: ‘Eskiden hayvanlarımız ormanda otlardı, biz de ormanı korurduk. Şimdi yasak, giremiyoruz. Alt örtü yükseliyor, yangınlar hızla büyüyor.’ Köylüyü ormandan uzaklaştırarak aslında yangına zemin hazırlıyoruz. Fransa’da devlet, bahar aylarında küçükbaş hayvanları ormanlara sokarak doğayı temizletiyor. Bu hem yangın riskini azaltıyor hem de çiftçiye destek sağlıyor. Biz neden bundan çekiniyoruz? Bu toprakların gerçek bekçileri köylülerdir, onları sistemin dışına itmek büyük bir hata olur.”
“DOĞRU AĞAÇ, DOĞRU YERE DİKİLMELİ”
Yangından sonra yapılacak ağaçlandırma çalışmalarına da değinen Altıntaş, tür seçiminin bilimsel veriler ışığında yapılması gerektiğini ifade etti:
“Çam ağacı bir kez yandı mı toparlanması otuz kırk yılı buluyor. Meşe, zeytin, incir gibi türler ise hem daha dirençli hem de ekonomik değeri olan ağaçlar. ‘Ağaç diktik’ demekle mesele çözülmez. Uygun coğrafyada, uygun türler tercih edilmeli. Oksijen üretimi, yangına dayanıklılık, ekonomik katkı gibi kriterler birlikte değerlendirilmeli. Aksi halde aynı hataları tekrar ederiz.”
“YANGIN YOLLARI GENİŞLETİLMELİ, ÖNCEDEN HAZIRLANMALI”
Yangına müdahale sürecinde karşılaşılan zorluklara da değinen Altıntaş, basit ama etkili çözümlere dikkat çekti:
“Yangın sırasında büyük araçlar dar köy yollarına giremediği için müdahale gecikti. Oysa bu yollar biraz genişletilse, acil durum araçları rahatlıkla ulaşabilir. Beton mikseri girmiş ama zorlukla. Bu yolların düzenlenmesi büyük maliyetler gerektirmiyor. Ancak felaket anında bu yolların değeri paha biçilemez hale geliyor.”
“KAYIT DIŞI TARIM VE EVLER DE DİKKATE ALINMALI”
Altıntaş, hasar tespit süreçlerinde resmi kayıtlarda yer almayan ama fiilen kullanılan alanların göz ardı edilmemesi gerektiğini vurguladı:
“Zeytin dikmiş, meyve bahçesi yapmış insanlar var ama resmi kaydı yok diye hiçbir destek alamıyorlar. Aynı şekilde evler, ahırlar ruhsatsız diye tespitten sayılmıyor. Bu doğru değil. Çünkü burada mesele yalnızca belge değil, insan hayatı. Bürokrasi, kâğıda değil sahaya bakmalı. İnsanı, emeği, üretimi merkeze almalı.”
“TARIM PARA KAZANDIRMAZSA KÖYLER BOŞALIR”
Yangın bölgesindeki üreticilerin yaşadığı ekonomik sıkıntılara da dikkat çeken Altıntaş, tarımın desteklenmemesi halinde kırsalın tamamen boşalabileceği uyarısında bulundu:
“Karpuz 1 lira, soğan 2 lira. Bu şartlarda üretici ne kazanabilir ki? Ektiği ürünün karşılığını alamayan çiftçi borcunu ödeyemiyor. Köylerde genç kalmıyor, tarım terk ediliyor. Gıda fiyatları şehirde artıyor ama köyde üretici aç. Üretim olmazsa, tüketim zinciri de çöker. Bu bir ekonomi değil, bir beka meselesidir. Tarımı desteklemek artık sadece kırsalı değil, Türkiye'nin geleceğini ayakta tutmak demektir.”
“ÖDEMİŞ BİR LABORATUVAR GİBİ… DERS ÇIKARMAZSAK TARİH HESAP SORAR”
Altıntaş, Yerelgüç aracılığıyla yaptığı çağrının finalinde şu ifadeleri kullandı:
“Ödemiş’te yaşanan yangın sadece bir afet değil, Türkiye için adeta bir uyarı mektubudur. Doğa yandı, insanlar yandı, üretim yandı. Bu tabloya bakıp hâlâ gereken dersi çıkarmazsak, ileride daha büyük bedeller öderiz. Bu mesele siyaset üstüdür. Tüm partilerin, uzmanların, yerel halkın ve sivil toplumun birlikte çalışacağı bir irade ortaya konmalı. Aksi takdirde gelecekte susuzluk, gıda krizi ve göç gibi büyük tehditler kapımızı çalacaktır. Bu yangından bir gelecek planı doğmalı. Aksi halde sadece ağaç değil, umut da yanar.”