Gıda zehirlenmeleri politiktir!
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Uğur Toprak’ın konuya ilişkin yazısının tamamı şu şekilde: 1966...
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Uğur Toprak'ın konuya ilişkin yazısının tamamı şu şekilde:
1966 yılında kabul edilen Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesinde, 'Cinsiyeti ve yaşı ne olursa olsun, her insanın her zaman sürekli, yeterli, güvenli ve kültürel tercihine uygun gıdaya veya gıda üretmek için gerekli araçlara ulaşma hakkı vardır. İnsanlar gıda ihtiyaçlarını kendi kontrollerinin dışında, engellilik, yaşlılık, ekonomik yetersizlikler, hastalık, felaket ya da ayrımcılık gibi durumlarda karşılayamadıkları zaman gıda ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmalıdır.' der.
Tabii ki gıdaya yeterli ve dengeli bir biçimde ulaşmak da tek başına çözüm değil. Bu kavramların tam anlamıyla yerine oturması için, tüketilecek olan gıdanın her türlü zararlı etmenden arındırılmış olması ve bir yandan beslerken diğer yandan insan sağlığını olumsuz etkilememesi gerekir. En doğal haklarımızdan biri olan gıda hakkımızı kullanırken, gıdalarımız yabancı maddeler, toksinler, pestisit kalıntıları, deterjan kalıntıları, ağır metaller gibi zararlı maddeleri içermeme konusunda garanti altında olmalı.
Gıda ile ilgili sorunları gıda güvencesi ve gıda güvenliği olmak üzere iki ayrı açıdan değerlendirmek gerekiyor. Gıda güvencesi; Birleşmiş Milletlerin kabul ettiği ve anayasamızda sosyal devlet anlayışı çerçevesinde yer alan; herkesin, yeterli ve dengeli beslenmesi için gerekli gıdaya ulaşma hakkının güvence altına alınması anlamına geliyor. Bu ilke, birçok ülkede ve ülkemizde maalesef yeterince uygulanmıyor. Türkiye'nin de içinde bulunduğu ülkelerin büyük bir kısmında, gelir dağılımındaki adaletsizlikler nedeniyle, açlık sınırında yaşayan insanların sayısı küçümsenmeyecek düzeyde. Son dönemde hemen her ülkede yaşanan gıdaya ilişkin sorunlar, önümüzdeki dönemde daha dikkatli olmamız gerektiğini ortaya koyuyor. Gıda güvenliği ise sadece az gelişmiş ülkelerin değil tüm ülkelerin sorunu. Özellikle, günümüzdeki bilimsel ve teknik gelişmelerin birlikte getirdiği çevresel kirlilik ve endüstriyel atıklar, insanların güvenli gıdaya ulaşmalarına büyük ölçüde engel olmakta. Bunun yanı sıra, üretilen ve satışa sunulan gıda maddelerinin denetiminin yapılması da büyük önem taşımakta. Gıdaların üretimi, işlenmesi, taşınması, depolanması ve tüketiciye ulaştırılması aşamalarında asgari teknik ve hijyenik koşulların sağlanması, halk sağlığı açısından önemli. Özellikle merdiven altı diye tanımlanan kayıt dışı üretimin yüksek düzeyde olması, gıda maddeleri üretiminin büyük bir çoğunluğunun uygun olmayan koşullarda gerçekleştirilmesi, üretimde teknik personelin çalıştırılmaması, yeterli ve istenen düzeyde denetimlerin yapılmaması gibi sorunlar, bugün ülkemizde yaşanan en büyük sıkıntılar.
Hemen her gün bir gıda zehirlenmesi haberiyle karşı karşıya olduğumuzu, Tarım ve Orman Bakanlığı'nın her ne kadar düzenli olarak açıklanmasa da taklit ve tağşiş yapan firmaları ifşasını (son liste Mart 2022'de, yani yaklaşık 16 ay önce yayımlandı. Bir önceki liste de ondan 18 ay önce), kayıt ve kontrol dışı gıda üretiminin hala var olduğunu ve yapılan denetimlerin yetersizliğini göz önünde bulundurursak, ülkemizde gıda güvenliğinin sağlandığından söz etmemiz pek de mümkün gözükmüyor. Bakanlığın yayımladığı listeler de bunu doğrular nitelikte. Bir önceki bakanın yayımladığı bir görselde iddia dediği şeyin gerçek, gerçek dediği şeyin ise iddia olduğunu daha önceki yazılarımda dile getirmiştim. Bakanlar değişse de mantalite değişmedikçe, yurttaşın alım gücü artırılıp asgari ücret açlık sınırın üzerine çıkarılmadıkça, gıda enflasyonun önü kesilip koyulan yasalar uygulanmadığı müddetçe gıda güvenliği sağlanamaz.
İklim değişikliği, tarımsal verim düşüklüğü, tarım arazilerinin azalması, tarım girdi fiyatlarının artması, artan gıda enflasyonu, alım gücünün düşmesi, özellikle 2000 yılından sonra uygulanan yanlış tarım politikaları sonucu maalesef gıda güvencesi de tehlikede. Tarımsal ürün ithalatının ihracatı aşması, tohum dahil dışa bağımlı bir ülke haline gelmemiz ne yazık ki ülkemizde gıda egemenliğini de sıkıntıya sokuyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı 2022 Faaliyet Raporu verilerini incelediğimizde Bakanlıkta görevli gıda kontrolörü sayısının yaklaşık 7500 olduğu, mevcut kadro ile ülke genelinde 1 milyon 329 bin 824 denetim yapıldığını, 18.413 işletmeye idari para cezası kesildiğini ve sadece 243'ü için savcılığa suç duyusunda bulunulduğunu görebiliriz. Ülkemizde 31.12.2022 tarihi itibariyle toplam 708.702 gıda işletmesi bulunmaktadır. Bu işletmelerin 13.388 adedi onay kapsamında, 704.588 adedi ise kayıt kapsamında bulunmaktadır. Kayıtlı işletmelerin 82.575'i üretim yeri, 347.426'sı satış yeri, 278.701'i toplu tüketim yeridir. Ne yazık ki gıda kontrol görevlisi sayısı net değil ve mesleklere göre dağılımı bilmiyoruz. Şüphesiz ki halk sağlığı ve gıda güvenliği, işletme başı yılda ortalama bir kez yapılan denetimle sağlanamaz. Bu vesile ile bir kez daha tekrarlıyoruz; Bakanlık bünyesinde gıda mühendisi istihdamı artırılmalı ve Odamızın Bakanlık yetkilileri ve Cumhurbaşkanlığı Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu ile değişik zamanlarda görüşüp paylaştığı 'Yetkilendirilmiş Gıda Danışmanlığı Projesi' acil olarak hayata geçirilmeli.
Tüm bu yapılan ya da yapılmayanları göz önüne aldığımızda söyleyebileceğim son cümle yazının başlığı oluyor.
Gıda zehirlenmeleri politiktir!..
Dostlukla & Dayanışmayla
Haber Merkezi