Dijital Çağda Aile: Web 3.0'ın Göçmenleri ve Doğanları Arasında Bir Uçurum

Günümüzde yalnızca kitle iletişim araçları değil, Web 3.0 teknolojilerinin hayatımıza girmesiyle birlikte günlük alışkanlıklarımızda da gözle görülür değişimler yaşanmaktadır.

TAKİP ET

Eski arkadaşlıklar, komşuluk dayanışmaları ve aile içi sohbetler yerini dijital ekranlara, çevrim içi sohbetlere ve sanal dünyalarda geçirilen uzun saatlere bırakıyor. Özellikle 1997-2010 Z kuşağı ve 2010-2025 sonrası doğan Alfa kuşağı (Dijital kuşak) olarak adlandırılan genç bireyler, bu dijital dünyanın içine doğmuş bir nesildir. Avantajları olduğu kadar dezavantajları da bulunan bu kuşağın en temel özelliklerinden biri, bilgiye hızlı ve kolay erişim sağlamalarıdır. Ancak yaygın internet kullanımı, sosyal medya mecralarının etkisi ve mobil cihazlara olan bağımlılık, bu nesli hem fiziksel hem de psikolojik olarak olumsuz etkileyebilmektedir.

Yapılan araştırmalara göre, günümüz gençlerinin günlük ekran süresi ortalama 7–8 saat civarındadır. Bu uzun süre, hem aile içindeki ilişkileri zayıflatmakta hem de kuşaklar arası iletişimi sekteye uğratmaktadır. Sosyal medya diline alışan genç bireyler, aile büyükleriyle iletişim kurarken anlam farklılıkları yaşamakta; bu durum zamanla kuşak çatışmasına dönüşebiliyor.

Eskiden bir kuşağın dönüşüm süreci yaklaşık 15-20 yıla yayılırken, bugün bu değişimin 1–2 yıl gibi kısa bir sürede gerçekleşebileceği söyleniyor. Bunun temel nedeni, sosyal medya platformlarında içeriklerin çok hızlı tüketilmesi ve global çapta aynı anda milyonlarca insana ulaşabiliyor olmasıdır. Bu hız, Türk aile yapısını da doğrudan etkileyebiliyor. Geçmişte çocuklar kanaat önderi olarak anne, baba, büyükanne ya da dedelerini örnek alırken; günümüzde bu rolü çoğunlukla sosyal medya fenomenleri üstleniyor. Viral içerikler üreten ve milyonlarca takipçiye ulaşan bireyler, çocukların kültürel kodlarını şekillendirmekte ve onları aile değerlerinden uzaklaştırabildiği görülüyor.

PEKİ ÇÖZÜM NE, SOSYAL MEDYA MECRALARINI YASAKLAMAK MI?

Çözüm, elbette teknolojiyi tamamen hayatımızdan çıkarmak değil; teknolojiyi etkili ve bilinçli kullanmayı öğrenmekten geçiyor. Aslında pek çok çocuk, ebeveynlerinin tutumlarını örnek alıyor. Dolayısıyla burada en büyük görev, ebeveynlerin kendilerine düşüyor.

Eğer ebeveynler teknolojiyi doğru, dengeli ve bilinçli bir şekilde kullanırsa; çocuklar da onları model alacak ve dijital araçların bilinçli kullanıcıları hline gelebileceklerdir. Bizler teknoloji tarafından yönlendirilen değil; teknolojiyi yönlendiren bireyler olmalıyız.

Bakmadan Geçme